8 Haziran 2014 Pazar

Trabzon'da Gezilecek Yerler



Anasayfa  ///  Ankara ///  İstanbul  ///  İzmir   ///  Eskişehir  ///  Gaziantep /// Bartın Amasra ///  Rize /// Trabzon  /// Ordu /// Sinop
BİZE HER YER TRABZON
1. GÜN

Beklenti büyük :Doğu Karadeniz’in en büyük şehri, Türkiye’nin en büyük futbol şehirlerinden biri, hamsisi, şivesi, kuymağıyla ünlü olan Trabzon’dayız nihayet!

Buraya gelmeden önce tavsiyem kalacağınız oteli önceden araştırın. Konaklama imkanları fazlasıyla var ama diğer Karadeniz şehirlerine göre pahalıydı. Fiyat- kalite dengesizliği de cabası. diğer şehirlerde çok daha uygun fiyatlara çok daha konforlu ve temiz otellerde kalmıştık.  Tavsiyem gelmeden önce otel araştırmasını iyi yapın. Biz tercihen plansız davranmayı seviyoruz ama Trabzon İçin bu pek de iyi olmadı itiraf etmek gerekirse.



Kaldığımız otelin en iyi hatta tek iyi yanı şehrin göbeğinde olmasıydı. işte bu otelin terasından bir görüntü.



Önce şehir turu yaptık gelenekselleştirdiğimiz gibi. Şehrin havasını soluduk. Ünlü uzun sokak ile Maraş caddesini gezdik.
Ve elbette kuymak yedik. Sanırım Kahvaltıda tercih edilen bir yemek ama biz zamansızlık nedeniyle imkan bulmuşken yiyelim dedik.
Kuymak mısır unu, peynir ve tereyağı ile yapılan bir yemek.  Onu özel yapan ise malzemelerinin kaliteli ve doğal olması. Her yerde güzel yapmıyorlarmış maalesef.

Avni Aker’e giremedik maç olmadığı için tabii ama en azından dışarıdan gördük. . Müzeleri şöyle bir turladık. 



Akşam sahile indik. Deniz kenarında salaş bir mekanda balık ekmeklerimizi yedik. Ne yazık ki aylardan temmuz olduğu için hamsi sezonu değildi. ama Karadeniz'de balığın her türlüsü güzeldir diye düşündük.

Akşam serinliğinde Meydandaki çay bahçelerinde çayımızı yudumladık. Trabzon’da insanlar dışarıda vakit geçirmeyi seviyor galiba. Cafeler tıklım tıklımdı. Öyle ki yer bulmakta bile zorlandık. Merkez cıvıl cıvıl, insan kaynıyor. Restorantlar masaları dışarıya atmış, çok hareketli.

Trabzon şehir merkezi ne yazık ki diğer tüm Karadeniz şehirleri gibi sahil yolu projesi nedeniyle denizle bağını koparmış gibi bir şehir geldi bana. Rize şehir merkezinde ve Giresun’da yaşadığımız denizden uzak kalma durumu burada da var ne yazık ki.

2. GÜN

Yeşil, serin, dumanlı… 

Adeta bir masal diyarı.
Uzungöl’ü keşke bir on yıl önce görseymişiz.
Çünkü ne yazık ki gölün etrafı anlamsız bir beton kaldırımla çevrilmiş. Suni bir baraj gibi. Buraya hiç kimsenin suni bir göl görmek için geleceğini zannetmiyorum. hangi mantıkla o beton kaldırımları yapmışlar anlamak güç. 
Her ne kadar ahşaptan da olsa çevresindeki otel, pansiyon sayısının çokluğu gözü rahatsız ediyor. Sabah gözünüzü uzungöl’e açmak mutlaka güzel bir duygudur ancak bu kadar otelle  doğal yaşamı bozmaya bence gerek yoktu.  
   Buradaki öğretmen ve öğrencilerin yaşamını hayal edemiyorum doğrusu. Biz gri betonlar içinde soluk almaya çabalarken onlar bu muhteşem doğanın içinde ders işliyorlar, ne şanslılar!!!

burada dikkatimizi çeken diğer bir nokta ise Arap turist sayısının fazlalığı. Türklerden çok Arap turist vardı desek yanlış olmaz.

Uzungöl’e giden yol boyu şırıl şırıl akan bir dere eşlik edecek size. Zaman zaman durup fotoğraf çekmeyi ihmal etmeyin.
Yeşil taze fındık görürseniz de mutlaka alın .

Sümela Manastırı

Trabzon şehir merkezinde Maçka dolmuşlarının nereden kalktığını öğrenin. Yaklaşık yarım saat sonra Maçka'dasınız.

Şehir merkezine indiğinizde Sümela manastırına taksiyle gitmeyi tercih edebilirsiniz. Yaklaşık 25 tl alıyorlar. Gidiş dönüş anlaşırsanız 50 tl tutuyor.Siz dolaşırken bekliyor taksiniz.

 Biz akşam Sümela manastırı civarında kalacağımız için sadece gidiş anlaşıyoruz. Ertesi gün aramak için kartlarını almayı ihmal etmiyoruz. Maçka'dan Sümela'ya yürümek istedik önce ama epey ağır sırt çantalarımızla bu mümkün olmadı.

 Yine de yürüdüğümüz kısa mesafe boyunca bir iki araç durup bizi oraya götürmeyi teklif etti. Sanırım otostop yaparak gitmek burada sıklıkla tercih ediliyor.

Artık alışılagelmiş karadeniz manzarasını tasvir etmeyeceğim. Yeşil, yeşil, yeşil... Alabildiğine yeşil. Serin hava, akan dereler. Sümela’ya yine bu manzaralar eşliğinde gidiyorsunuz.



 Oraya vardığınızda  giriş bölümünde bir miktar para ödüyorsunuz.

Sümela manastırına doğru tırmanışa geçmeden önce soluklanmak ya da bir şeyler atıştırmak isiyorsanız cafeler, restorantlar mevcut. Hediyelik eşya satan yerler de var. 
 Fotoğraf tırmanışa başlanan yer. cafe ve restoranlar bu güzel derenin yanında.

Gelelim tırmanışa J buraya gidecekseniz mutlaka spor ayakkabı gibi rahat bir şeyler giyin. Patika yollar dik, sürekli yağış aldığı için bazı yerleri kaygan olabiliyor.  Epey bir süre yürümeye de hazır olun. Manzaranın tadını çıkarın.

Patika boyunca dev gibi yosunlaşmış ağaç kökleri de görüyoruz.
                              

Sümela'ya çıkmak kolay değil, yorucu bunu göze alın. ama manastıra yaklaştkça ağaç yapraklarının ve dallarının arasından orayı yavaş yavaş görmeye başlamak çok keyifli. 


 Manastıra vardığınızda giriş için 8 tl ödüyorsunuz.
 İçeride müthiş bir tarihi atmosfer var. Manastırda yüzyıllar önce yaşayan insanları küçük odacıklara girip çıkarken hayal edebiliyorsunuz adeta.Yorgunluğa kesinlikle değiyor.


Biz gittiğimizde bazı bölümler kapalıydı, giriş yapılmıyordu. Her zaman öyle mi bilmiyorum açıkçası. 

Uzungöl'deki Arap turist sayısını aratmayacak kadar Uzak Doğulu turist vardı bu arada.


  Bu noktada manastırın tarihi duvarlarına kendi adlarını kazıyan insanlardan bahsetmeden geçemeyeceğim, yazıklar olsun, hakikaten yazıklar olsun!





Trabzon'da;
Ne yapılır:  
Maraş Caddesi ve Uzun Sokak güzelce gezilir.
Uzungöl ve Sümela mutlaka görülür.
Avni Aker'de maç izlenir.
Halkla futbol muhabbeti yapılır.


Ne yenir: mıhlama- kuymak
Akçaabat köfte
balık( mevsimli- mevsimsiz :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

gezi